19 Eylül 2017 Salı





Yine mi kaderimize yola koyulmak düştü. Yine mi gurbeti visal bilip ayrılacağız anadan.. yardan..serden.. Acıyı umut bilip yüreğimize mi nakşedeceğiz yine. Yine mi hayaller kurup hayaller yıkacağız vuslata gün sayarken. Ve yine bambaşka duygular mı tadacağız gülerken, ağlarken, acırken canımız ta içinden. Severken, şefkat ederken, veya hayal kırıklığında bocalarken.. Desene bize yine kavuşmaya can atar bitmeyen yollar. yine gurbet bize hasrettir de bağrına basar bizi. Eyvalah, bu da Hayy'dandır, O'ndan gelip O'na gideriz.. Biz doğduğumuz gün tatmıştık firakın elemini de, ağlamamızı can saydılar, sevindiler. Canımızdan can kopmuş da onun acısıyla ağlarmış gözlerimiz. Aslında gözler tercümanıymış kalblerin. Ne zaman ki bu fani dünyadan göç var derler, asıl visal aşkı o zaman coşar içimizde. 
Zira o gün, şeb-i aruzdur,
nevruz günü.
vuslat günü..

11 Eylül 2017 Pazartesi


İlgili resim


Pencerenin camına konan bir kuşun tesbihiyle zikri hatırlatan Mün'im-i Kerim'e şükürler olsun..

Gönülden geçen zarif hatırat, nazarına intikal ediyor insanın. Bu kadar hassas mizanlarla kendini hatırlatıyor Adil bir Zat. Öyle ince nakışlarla tezyin etmiş ki bizi Nakkaş-ı Ezeli, bunları kör tesadüfe, sağır tabiata isnad etmek ahmaklığın muzaaf hali olsa gerek. Ve öyle merhametlice yapmış ki Rahman, her yoldan kendini sevdirmek istediği anlaşılıyor. Peki Rahmeti görmek için çok uzaklara gitmeye gerek var mıdır, yahut zaruri midir hayatında seni senden çok seven bir insan? Bir kuşun nazlı bakışında göremez misin rahmeti?

Tüm bunların farkında olabilmek, hissedebilmek.. Gökyüzüne bakabilmek.. Hava-yı nesimiyi içine çekebilmek..
Bu nimetleri nasip eden Kerim-i Zülcelal'e sonsuz şükür..

9 Eylül 2017 Cumartesi



 

    İnsan durup durup kendini sorgulamıyorsa şu hayatta, kim olduğunun var mıdır bir önemi? Düşünmeyene, insan denir mi sahi? Eğer insanlık makamına çıkmak istiyorsak, düşünmeliyiz. Önce sükunet bulmalı koşuşturmalardan, alışverişlerden, yemek, giyinmek, rahat etmek derdinden. Önce bir dur, dur ki içindeki o cılız sesi işitebilesin. O vicdan kantarı yok mu, öyle bir sessiz çığlıktır ki o, tüm cihan sallanır onun sesinden. Halbuki senden başka duyan da yoktur.. Ama bilesin, ye'se düşmek için yaratılmamıştır o ses, hala Rabbine iltica edebilecek vaktin var olduğunu ihtar eder sana usul usul. Onu dinlemeli. Eğer vahye kulaklarını kapayacak kadar cahilsen, ya da dünya hevesatının oyuncağı olacak kadar gafilsen, son çağrıdır sana o ses. Son uyarı, son kurtuluş kapısı.. Onda nokta-i istinad ve nokta-i istimdad olan iki nokta vardır ki, Rabbine visal yoludur o noktaların varış yeri. Onu dinle, kulak ver. Yoksa o vicdan, daim azab çekecek..

3 Eylül 2017 Pazar





Öyle bir Allah'a hamd olsun ki, kainat ile tabir edilen şu Kitab-ı Kebir ve onun tefsiri olan Kur'an-ı Azimüşşan'ın beyanına göre bütün bablarıyla fasılları ve bütün sahifeleriyle satırları ve bütün kelimatıyla harfleri, o Zat-ı Akdes'e -sıfat-ı cemaliye ve kemaliyesini izhar ile- hamd ü senahandır.


                                                                                           Şualar /Bediüzzaman Said Nursi


BEN HANGİ MADENİM? Merhabalar, gününüz aydın olsun. Bugün sizlerle yeni öğrendiğim iki hadisi paylaşacağım. " İnsanlar madenler gibidi...