BİRAZ SESSİZLİK!
Merhabalar efendim, soğuk, yağmurlu bir sabahtan günaydın. Şuan bu satırları yağmur sesleri eşliğinde yazıyorum. Buralara kar gelecek diyorlar. Bembeyaz şalını örtecek mi yeryüzü, sabırsızlıkla bekliyorum. Yazmak istediğim konular var, oturamıyorum bir türlü klavyemin başına. Ama bugün yağmurlu da olunca hava, en iyisi yazayım dedim.
Birkaç zamandır sosyal medyayla ilgili bir şey dikkatimi çekiyor. O kadar gürültülü bir yer ki, kendi sesimizi duyamıyoruz bazen. Bu benim fikrim mi, yoksa çoğu kişin peşinden gittiği için ben de mi takılmışım peşlerine? Anlayamıyorum. Kendi sesimi duyamıyorum, düşüncelerimi, hislerimi. Dikkat süreleri kısalması da bundan mı, insanların kendilerine dikkatlerini verememelerinden. Durup sakinleşmek, dinginleşmek istiyorum. Bir yanda herkesle beraber bir şeyleri savunmak, bir şeylerden bahsetmenin güzel yanları da var. Yalnızlığı azaltıyor. Ha yalnızlık demişken, bir de şunu söyledim geçenlerde kendime. Sosyal medya sürem artmışsa, sosyalleşme zamanım gelmiştir. Ne kadar ilginç değil mi? Adı sosyal medya ama içine girdikçe asosyalleşiyor insan. Şu dijital dünyada her şey makusen mütenasip, yani ters orantılı.
Blogu hariç tutuyorum. Çünkü burada uzun uzun düşünülmüş, berrak bir zihinle yazılmış satırlar vardır. Dieğrleri gibi anlık düşünceleri, gelir geçer hisleri paylaşmıyor insanlar. Durup düşünüyoruz, emek harcıyoruz. Ben blogları o yüzden seviyorum galiba. Geçenlerde okumayı sevdiğim bir blogger, bloguna yazmayı bırakınca instagramdan sordum, blog dünyası kaldı mı ki dedi. Üzüldüm. O da bu hız çağına ayak uydurup yazmayı bıraktı demek. Benim gibi düşünenler var mı bilmiyorum ama, sükûneti, sakinliği savunacağım sanırım her zaman. Selametle :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder